14 Haziran 2015 Pazar

Amaç sadece eş bulmak mı?



Ülkemizde internet ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte, insan ilişkilerimizde farklı bir boyuta doğru evirilmeye başladı. Artık günümüzde sokaktaki insanlarla kurduğumuz yüz yüze iletişimden çok, dijital ortamda kurduğumuz iletişimler daha yaygın ve "önemli" bir hal aldı.  Öyle ki, normal hayatımızda birbirimize günaydın demez, her gün ekmek aldığımız kişinin adını bilmezken, sosyal paylaşım sitelerinde tanımadığımız kişilere her gün selam verip iyi dileklerde bulunur olduk. Özellikle sosyal paylaşım sitelerinin popülerleşmesiyle birlikte, insanlar profillerine yaptıkları yatırımın onda birini normal yaşantılarındaki ilişkilerine yapmaz oldular. Bunun doğal sonucu olarak da, sosyal paylaşım platformlarında ki paylaşımlarımıza eşimize dostumuza ayırdığımız zamandan daha fazla zaman ayırıyor ve hatta sanal ortamdaki imajımızı daha fazla önemsiyoruz. Gelinen bu noktada yüz yüze ilişkilerin yerini sanal ilişkilerin aldığını söylemekte çok yanlış olmayacaktır...


Yüz  yüze ilişkiden  çok internet üzerinden ilişki kurmamızda; sanal ortamda kendimizi istediğimiz gibi gösterebiliyor olmamızın ve fiziksel güvenlik kaygısı yaşamadan istediğimiz gibi davranabiliyor olmamızın etkisi büyüktür. Olumlu bir değerlendirme olarak; kişi fiziksel güvenlik kaygısı yaşamadığında, fikir ve düşüncelerini rahatlıkla söyleyerek kendisini daha rahat ifade edebilir. Olumsuz olarak değerlendirdiğimizde ise kişi “güvenilirlik”  duygusunu tamamen zedeleyici profillerle karşılaşabilir. İşte bu olumsuz değerlendirme, internetteki “eş bulma” sitelerinin de güvenilirliğini olumsuz yönde etkilemektedir.  Bir çok eş bulma sitesi güvenilirliklerini artırmak için sayısız çalışmalar yapsalar da profillerin gerçek hayattakinden farklı olması insanların bu tarz sitelere olan güvenini azaltmaktadır.  Bizler alandaki bu güvensizliği sona erdirmek için “bana eşimi söyle “ sitesi ekibi olarak, kişileri bilimsel bir model üzerinden eşleştirerek güvenilirliği en üst seviyeye çekmeyi hedefliyoruz. Bana eşimi söyle sitesinin güvenilirliği önceleyen amacı doğrultusunda, psikiyatri uzmanları  ve psikologlar tarafından oluşturulan Dokuz Tip Mizaç Testi, üyelerin mizaç tipini belirliyor ve sistem her üyenin kendi mizaç tipine uygun kişilerle eşleştirilmesini sağlıyor. Üyeler mizaç testini doldurmadan üyelikleri onaylanmıyor ve eşleşme yapılmıyor. Mizaç testinin kendi algoritması içinde tutarsız ve gelişi güzel uygulamalar tespit edilerek manipülatif ve gerçek dışı profillerin oluşması engelleniyor. Mizaç Testinin kendine has bu özelliği sayesinde gerçekçi ve güvenilir kullanıcı profillerinin oluşması sağlanıyor. Kişilerin mizaç tipleri belirlendikten sonra eşleşme süreci kişinin mizaç özelliklerine, profil bilgilerine ve ilgi alanlarına göre işliyor.
Bana eşimi söyle üyelerine, hem kendi mizaç tiplerinin özelliklerini bilmelerini hem de eşleştiği kişilerin mizaç özelliklerini bilmelerine imkan sağlıyor. Kişiler bu sayede  eş tercihlerini yaparken daha farkında kararlar alabiliyorlar. Kendi mizaç tipinin özelliklerini bilen bir kişi ilişkideki asıl aradığı kişinin de özelliklerini belirleyebiliyor.  Önemli olan bir diğer nokta da, kişinin kendi mizaç özelliklerini bilmesi, o kişinin yaşamındaki birçok ilişkide örneğin aile, iş, sosyal hayat v.s de daha farkında hareket etmesini sağlıyor.



Bana eşimi söyle sitesi, benzerlerinden farklı bir hizmetle de üyelerine eş bulma konusunda profesyonel danışmanlık hizmetiyle de destek oluyor. Mizaç analizlerine artı olarak üyelerine bir defaya mahsus olmak üzere Dokuz Tip Mizaç uzmanları psikolog ve aile danışmanları tarafından ücretsiz danışmanlık hizmeti  veriliyor. Üyeler yüz yüze yada online olarak uzmanlarla görüşerek  kendi mizaç analizini değerlendirebiliyor. Üyeler tercihleri doğrultusunda yüz yüze ya da online görüşmeleri devam ettirebiliyor bu sayede uzman gözetimi ve yönlendirmesi desteği ile kurdukları yada kuracakları eş  ilişkilerinde daha güvenilir ve farkında adımlar atabiliyorlar.


Bana eşimi söyle sitesi kişilerin fiziksel tercihlerinin yanı sıra mizaç tiplerin özellikleri doğrultusunda duygusal ve düşünsel tercihlerini de değerlendirerek online eş bulma siteleri arasında yepyeni bir solukla kendini gösteriyor. Eş bulmak ve eşleştiği kişiyle mutlu ve uzun soluklu bir ilişki kurma amacıyla üye olan tüm kullanıcılarına güvenilir bir ortam sunuyor.  Kişilerin doğuştan gelen ve değişmeyen mizaç tiplerine göre değerlendiriyor. Kişilerin adeta ruhsal röntgenini çekerek sahte profiller, alakasız ve yanlış eşleşmeler oluşmasının önüne geçebiliyor.  Bu sayede kullanılıcılar gerçek profillerle güvenilir biçimde birbirleriyle eşleşebiliyorlar.  Sonuçta altını çizerek söyleyebiliriz ki; Bana Eşimi Söyle, bilimsel alt yapısıyla ve uzman desteği ile gerçek ve  ciddi eş bulma amacıyla gelen tüm  kullanıcılara güvenle kendilerini emanet edebilecekleri bir ortam sunuyor...

12 Haziran 2015 Cuma

Erkek olmak eril olmak demek değildir...

Olumlu Eril Erkek
Olumlu Dişil Erkek
Olumsuz Eril Erkek
Olumsuz Dişil Erkek
Sorumluluk almak net tutarlı ve kendinden emin olmak, güven vermek
Ev işlerinde eşine destek olmak, iş hayatında kadının eril görevlerine hoşgörülü olmak
Eşini zorlamak, dayatmak, kısıtlamak, tehdit etmek ve eşine (sözel, duygusal, fiziksel) şiddet uygulamak
Kararsız, tutarsız ve kendine güvensiz olmak
Ailesini haksızlık ve dış tehlikelere karşı korumak, kollamak, sahip çıkmak
Yemek yapmak, sofrayı hazırlamak, servis yapmak
Eşini kale almadan kendi zevk ve ihtiyaçlarına göre hareket etmek
Kararlarında başkalarına bağımlı olmak, tek başına karar alamamak
Evin geçimi için gereken ekonomik gücü ve idareyi sağlamak, eksiklikleri gidermek, gelir-gider dengesini oluşturmak
Güler yüzlü, kibar ve nazik olmak
Eşine emretmek, buyurmak
Haksızlık karşısında pasif kalmak, kayıtsız olmak, görmezden gelmek, akışına bırakmak
Aile ilişkilerinde oluşan problemlerde inisiyatif almak, çözüm üretmek ve kişileri ikna ederek yönetmek
Eşine danışmak, fikir almak, bilgilendirmek ve izin istemek
Kendini yüceltmek eşini aşağılamak, rencide etmek ve küfretmek
Oluşan sorunların çözümünde sorumluluk almamak, sürekli başkasından destek ve yardım bekleme /istemek
Öz bakımına özen göstermek, temiz ve vakur giyinmek
Eşine güvenmek, onu desteklemek ve motive etmek
Eşinin adına karar vermek, onu yok saymak, görmezden gelmek
Duygularını kontrol edememek, alınganlık göstermek, küsmek
Evin bakım ve tamir işleriyle ilgilenmek
Çocukların bakımıyla ilgilenmek
Eşini fiziksel güç ve maddi imkanlarla tehdit etmek, çaresiz bırakmak
Eşini tüm erkeklerden kıskanmak
Eşini ve ailesini riske sokacak durumları tedbirle idare etmek
Eşini muzipçe neşelendirmek, eğlendirmek
Ailesinin can güvenliğini düşünmeden başkasına meydan okumak
Kendi içine dönüp, eşinin onu anlamasını beklemek
Eşine cömertçe hediyeler vermek, özel günlerde centilmence sürprizler yapmak
İlişkisini özgün romantik ve yaratıcı eylemlerle zenginleştirmek
Eşine tolerans göstermemek
Kendini küçültmek, eşini yüceltmek

4 Haziran 2015 Perşembe

Sizin Tipiniz Hangisi (9)

HUZUR VE SÜKUNET ARAYAN DTM9 KADINLAR

DTM9 kadınlar ortamın huzur kaynağıdır. Daima barıştan yanadırlar. Tartışma, kavga ve çekişmeden hiç hoşlanmazlar. Her durumda ara bulmaya, ortamdaki gerilimi azaltmaya çalışırlar. Neden mi? Çünkü yaşamlarında aradıkları en temel şey huzur ve sükûnettir de ondan. Dolayısıyla onlarla anlaşmak çok kolaydır. “Eğer bir erkek benimle anlaşamıyorsa zaten kimseyle anlaşamaz” diye düşünmek neredeyse en doğal haklarıdır. Çünkü gerçekten de diğer mizaç tiplerindeki kadınlara oranla çok daha sabırlı, sakin ve yumuşak huyludurlar. Ancak diğer yandan aşırı derecede inatçıdırlar. Kavga etmezler, tartışamazlar belki ama pasif bir şekilde inat ederler. Yani inat ettiklerinde ayaklarını yere öyle bir dayarlar ki onları bir cm hareket ettiremezsiniz. Öfkelendikleri pek görülmez genelde öfkelenmez veya öfkelerini içinde biriktirirler. İşte tam da burası dikkat edilmesi gereken noktalarıdır. Çünkü biriken öfkelerini bir gün hiç beklenmedik bir şekilde ortaya çıkardıklarında ne olduğunuzu şaşırabilir, birden karşınızda patlamış bir volkan görebilirsiniz. Ancak bu hallerini çok uzun sürdüremezler. Neticede hayatlarındaki en temel arayışları huzurdur. Huzursuzluklarla hayatlarını idare ettiremezler. Dolayısıyla partnerlerinin de kendilerine huzur vermesini isterler. Sorun çıkaran, huysuz ve aksi kişilerle ilişkilerini sürdürmekte çok zorlanırlar. Eşleri için bir sakinlik abidesi olan DTM9 kadınlar bazı erkek tipleri için oldukça uygun bir eş olmalarına rağmen bazıları içinde son derece sıkıcı ve cansız olabilirler.

DTM9 kadınları hakkında daha fazla bilgi almak için Aşk-ı Mizaç kitabını okumanızı öneririz.

3 Haziran 2015 Çarşamba

Sizin Tipiniz Hangisi (8)

MUTLAK GÜÇ ARAYAN DTM8 KADINLARI

Güç, hakimiyet ve otoritenin bir arada olduğu kadınlardır. Onlar yaşamlarında daima güçlü olmak, yenilmemek, her zorlukla baş edebilmek isterler.  Hayatın her alanında güçlerini, mücadeleyle ve kararlılıkla ortaya koymaya çalışırlar. Ezilmek, sınırlandırılmak ve yönetilmekten hiç hoşlanmazlar. Eskilerin değimiyle “Osmanlı Kadını” olan tiplerdir. Lafının ikiletilmesinden pek hoşlanmazlar. Ancak güçlü ve otoriter oldukları kadar yakınlarına ve kendi tarafında olan kişilere karşı son derece şefkatli ve koruyucudurlar. Düşmanlarına ve kendi tarafında olmayan kişilere karşı ise son derece sert ve acımasız olabilirler. Yani dostuna dost düşmanına da tam düşmanlardır. Son derece sahiplenici ve korumacı olan DTM8 kadınlar, eşleri, çocukları ve sevdiklerini her şeyden korumak isterler. Onlar için her şeyi korkusuzca göze alabilirler. Dolayısıyla karşılarında da böyle bir erkek görmek isterler. Zayıf, pasif, kolay pes eden, mız mız, kararsız bir erkekle hayat geçirmeleri imkansızdır diyebiliriz. Hem efendi hem de delikanlı tiplerden hoşlanırlar fakat serseriliği sevmezler. Erkek dediğin elini masaya vuracak derlerse de bu söze pek inanmayın çünkü sağa sola elini vuran erkeklerden hoşlanmazlar.  

DTM8 kadınları hakkında daha fazla bilgi almak için www.askimizac.com sayfasını ziyaret edebilirsiniz...


            Yarın; uzun süreli huzur ilişkilerin huzur veren kadınları; DTM9’lar…

2 Haziran 2015 Salı

Sizin Tipiniz Hangisi (7)

KEŞFETMENİN HAZZINI ARAYAN DTM7 KADINLARI

Neşe, keyif, macera ve eğlence işte; DTM7 kadınları... Bulundukları ortamın neşe kaynağı olan DTM7 kadınlar son derece şakacı, esprili, komiktirler.  Problemlere “salla gitsin” ya da “sıkıntı yok, hallolur” diyen, sorunları büyütmeyen “türünün nadir örneği” iyimser kadınlardır. Yüksek enerjileri ve canlı kahkahalarıyla partnerlerinin “ömrüne ömür katarlar”. Konuşmayı çok severler; ama korkmayın, pek “dır dır etmez”, genellikle “eğlenceli şeyler anlatırlar”.
            Her türden insanla konuşabilir, arkadaş olabilirler. Pek arkadaş ayırmazlar; yeter ki sohbet keyifli olsun. Ancak kendini kasan, sıkıntılı ve aşırı duygusal tiplerle pek yapamazlar. Kadınlar kendilerini güldüren erkeklerden hoşlanır sözü tam da onlar için söylenmiştir. Gülmek ve eğlenmekten müthiş bir haz alırlar. Onları diğer kadınlardan ayıran en önemli özelliklerden biri de, hayata pozitif bakmalarıdır. Hayatta her zaman bir çıkış yolu olduğunu düşünürler. Bu nedenle dert tasa sıkıntıyla kendilerini çok fazla yıpratmazlar. Yaşamlarının genelinde eğlenceye, yeni yerler ve yeni insanlar keşfetmeye çok merak duyarlar. Dolayısıyla sınırlandırılmaya ve kısıtlanmaya hiç gelemezler.  İsteler ki; yanındaki kişi onları durdurmasın ya da engel olmasın, aksine onların heyecan ve neşesine eşlik etsin...
DTM7 kadınlar elde tutması zor bir kuş gibidirler. Pek sıkıntıya, kıskançlığa ya da onları strese sokan tartışmalara gelemez, “sorunlu ilişkileri” kendilerine yük etmezler. Yalnızlıktan pek korkmaz, aslına bakarsanız kolay kolay da yalnız kalmazlar…
Onları daha yakından tanımak için Nil'den “kanatlarım var ruhumda” şarkısını bir de bu bakış açısıyla dinlemenizi öneririz...



Yarın; “hükümet gibi” kadınlar; DTM8’ler…

1 Haziran 2015 Pazartesi

Sizin Tipiniz Hangisi (6)

GÜVEN VE EMNİYET ARAYAN DTM6 KADINLARI

            Hanımlar, bu tipi dikkatli okuyun çünkü toplumda sayıca ezici bir çoğunluğu oluşturan DTM6 kadınlardan biri de siz olabilirsiniz…

DTM6 kadınların hayatlarında en çok önem verdikleri şey güvendir. Emniyet ve güven duygusu içinde olmak bu onlar için olmazsa olmazdır. Dolayısıyla ilişkilerinde de “yaş tahtaya basmamaya” çok dikkat ederler. Karşısındaki kişiye sonuna kadar güvenmek isterler. Ancak bu pek kolay olmaz. Çünkü her adımda onların ne kadar güvenilir olup olmadığını test ederler. Sınamadan, test etmeden asla kimseye güvenmezler. Gelelim DTM6 kadınların en belirgin olan diğer bir özelliğine; DTM6 kadınları oldukça kararsız olmaya eğilimlidirler. Kararsızlıkları hemen her şeyle ilgili olabilir, bu nedenle yanlarında “gerektiğinde inisiyatifi ele alıp kolay ve kesin kararlar verebilen” bir erkek olmasını isterler. Ancak bütün kararları partnerlerinin vermesinden de rahatsız olurlar. Çok dominant olup, onları yönetmeye çalışırsanız muhalefet edebilir, çok pasif olup ihtiyaç duyduklarında onları yönlendiremezseniz kendilerini korunmasız hissedebilirler. Müdahale etmesi gereken yerde sessiz kalan bir erkeği pek çekici bulmazlar. Partnerlerinin kendilerine çok karışmasından hoşlanmazlar. Ancak onlara güven duyuyorlarsa zaten sık sık onlara danışır ve fikir almak isterler. Öyle tek başına fevri hareket etmekten içsel olarak rahatsızlık duyarlar. Eğer partnerlerine güvenirlerse ilişkilerine son derece bağlı ve sadık bir kişi olurlar. İşte o zaman ilişkileri rayına oturur. Karşısındaki kişinin bilgili, güvenilir ve aynı zamanda biraz otoriter olması DTM6 kadınların daima ilgisini çeker. Ancak karşısındaki kişi otoriterlik konusunda aşırıya kaçan bir kişi ise işte o zaman çatışmalar başlar. Otoriteye karşı son derece muhalif ve tepkisel olabilirler. Onlarla iyi anlaşmanın yolu önce güven ortamının sağlanması ve niyetin açıkça ortaya konmasıdır. Kendileri bir gizem prensesi olsalar bile karşı tarafın bir şeyler saklıyor-gizliyor olmasından aşırı derecede rahatsız olurlar.


DTM6 kadınları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için bir erkek bir kadın dizisinde Zeynep karakterini izlemenizi öneririz...


Yarın; “hayat fani, ölüm ani, öyleyse her gün daha çok eğlenelim” sözünü yaşam mottosu haline getiren DTM7 kadınları…

31 Mayıs 2015 Pazar

Sizin Tipiniz Hangisi (5)

BİLGİNİN ANLAMINI ARAYAN DTM5 KADINLARI

DTM5 kadınları, oldukça içe dönük kişilerdir. Çevrelerine karşı soğuk ve mesafeli bir duruşları vardır. “Aman ilişki kurayım, sosyal ortamlarda takılayım, iki arkadaş gelse de muhabbet etsek” gibi istekleri pek yoktur.  Yalnız başlarına da oldukça mutlu ve mesut vakit geçirebilirler. Çoğunlukla da fiziksel temas ve yakınlıktan, duygusal tavır ve tepkilerden hoşlanmazlar. Sadece erkeklerle değil genel olarak hiç kimseyle iç içe olmayı pek tercih etmezler. Tabi bu durum çevreleri tarafından soğuk bir kişi olarak görülmelerine de neden olabilir. Ancak DTM5 kadınlar sosyal baskıdan öyle kolay kolay etkilenmezler. Diğer mizaç tiplerindeki kadınlardan farklı olarak “konuşmayı pek sevmezler”. Uzun süre gürültülü ve kalabalık ortamlarda kaldıklarında veya iletişim kurmak zorunda oldukları yerlerde kendilerini yorgun ve stres altında hissedebilirler. Gözlerin üzerinde olmasından, dikkat çekmekten ya da ilgi odağı olmaktan hemen rahatsız olurlar. DTM5 kadınları dokuz mizaç tipi içerisinde, en rasyonel ve mantıklı olan kadınlardır. Kavramsallaştırma, gözlem ve analiz yetenekleri çok güçlüdür. İnsan içine karışmak yerine insanları dışarıdan gözlemlemeyi tercih ederler. Ayrıca bilgiye de çok değer verirler. Entelektüel merakları çok yüksektir. Ne bulurlarsa okuyan, okuduğunu tüm detaylarıyla anlamaya çalışan, bilgide derinleşme ve uzmanlaşmaya önem veren, ayrıntılı araştırmaya eğilimli kadınlardır. Bıraksanız sabah/akşam okurlar ve çevreleri tarafından da kitap kurdu olarak bilinirler. Bilgi bankası gibi olan bu kadınlar, bildiklerini paylaşmak konusunda çok istekli değillerdir. Daha doğrusu sadece bilgiyi değil herhangi bir şeyi paylaşmak konusunda da çok cömert sayılmazlar. Durum böyle olunca duygusal ve romantik bir erkekle birlikte olmaları da oldukça zordur. Zaten öyle duygusal tiplerden de pek hoşlanmazlar. Akıllı, bilgili, işinde uzman entelektüel bir kişiyle daha rahat bir birliktelik kurabilirler.
DTM5 Kadınları hakkında daha fazla bilgi almak için www.dokuztipmizacmodeli.com sayfasını ziyaret edebilirsiniz.


Yarın; Toplumda en sık karşılaştığımız emniyet ve güven odaklı DTM6 kadınları

30 Mayıs 2015 Cumartesi

Sizin Tipiniz Hangisi (4)

DUYGULARIN ANLAMINI ARAYAN DTM4 KADINLARI

Aşk, romantizm ve melankoli... bazen bu kelimeler bile DTM4 kadınlarının ne kadar duygusal bir yapıya sahip olduklarını anlatmaya yetmeyebilir. Öyle derin ve yoğun duygulara sahiplerdir ki onları anlayabilmek her erkeğe nasip olmaz. Hatta bazen kendi kendilerini anlamakta bile zorlanırlar desek yeridir… Yoğun duygusal, hassas ve duyarlı yapıları nedeniyle kaba, hoyrat ve nezaketsiz erkekleri “yanlarına bile yaklaştırmazlar”. Sanat, estetik ve tasarım konularına doğuştan gelen bir yönelimleri vardır. Hepsi sanatçıdır diyemeyiz ancak çoğunun estetik hassasiyetleri olan ve sanatçı ruhlu kadınlar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Hüzün, acı ve keder, DTM4 kadınların yaşamlarının önemli bir parçası ve aynı zamanda sanatsal ihamlarının da kaynağıdır. DTM4 kadınları, eşle dostla birlikte vakit geçirmeyi sevseler de, eninde sonunda iç dünyalarına dönme ihtiyacı hissederler. Uzun süre kalabalık ortamlarda kalamaz, “mecburiyetten” iletişim kurmaktan da hiç hoşlanmazlar. Kendi duygu dünyalarıyla baş başa olmak ve bu süreçte yaratıcı ilhamların kendilerini sarması onlara müthiş bir lezzet verir. Onlar son derece özgün kişiler olmanın yanı sıra bireysel farklılığa, sıra dışılığa, yüzeysel olmamaya da çok önem verirler. Bu nedenle dokuz mizaç tipi içerisinde en çok “beni kategorize etme, bana isim koyma, beni yarıştırma ve beni karşılaştırma onla bunla…” diyen en özgün, bireysel ve kimseye benzemeyen kadınlardır. Daima bir “birey olma” istekleri vardır ve hiçbir erkeğin ya da ilişkinin kendi bireyselliklerinin önüne geçmesine asla müsaade etmek istemezler. Bu nedenle buradan erkeklere sesleniyoruz; eşiniz, sevgiliniz ya da bir yakınız bir DTM4 kadını ise ona “aaaaa sen şu kişiye ne kadar benziyorsun” gibi iltifat mı hakaret mi ne olduğu belli olmayan cümleler kullanmayın... Onları hemcinslerinden ayıran bir diğer önemli özellikleri de canlı cansız her şeye merhamet eden, herkesle empati kurmaya çalışan kadınlar olmalarıdır. Karşısındaki insanın ne hissettiğini, hangi duygular içerisinde olduğunu anlamaya çalışırlar. Empati kelimesinin vücut bulduğu kişilerdir resmen.  Doğal ve içten olmaya çok önem verirler. Yapmacıklıktan nefret ederler ve içlerinden gelmediği müddetçe cana yakın, sempatik ve samimi davranmazlar.  
DTM4 kadınları hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak istiyorsanız, sizi kanlıcanın orta yerinde oturtan ve gözünüzün yaşını hisara doğru yüzdüren kadının şarkı sözlerini okuyabilirsiniz...


Yarın; akıl, mantık ve “bilim kadınları; DTM5’ler…

29 Mayıs 2015 Cuma

Sizin Tipiniz Hangisi (3)

BAŞARI ODAKLI DTM3 KADINLARI

Başarı, hırs, kariyer ve etkili bir imajın bir araya geldiği kadınlardır... Küçük bir kızken bile hayata dair hedefleri olan bu kadınlar, yaptıkları her işte başarılı ve zirvede olmak isteyen, başarılarıyla çevrelerinde hayranlık uyandırmaya çalışan özgüveni yüksek kişilerdir. Eğer bir şeyi başarmak istiyorlarsa, ona ulaşana kadar durmaksızın çalışabilirler. Hedeflerine varana kadar yorulmak nedir bilmez ve bu süreçte kendilerini boş ve gereksiz işlerle oyalamazlar. Hatta kariyer hedeflerine ulaşana kadar aşk meşk işlerine ara verebilir, çoluk çocuk sahibi olmayı da erteleyebilirler. Bu arada çocuklarının olması da hedeflerinden vazgeçtikleri anlamına gelmez, bir yandan çocuğunu en başarılı şekilde yetiştirip bir yandan da işlerine bakabilirler. DTM3 kadınları hem cinslerinden ayıran önemli özelliklerinden biri, karşısındaki kişileri nasıl etkileyeceklerini, kiminle ne şekilde konuşacaklarını çok iyi bilmeleridir. İmaj ve diplomasi ustaları diyebileceğimiz DTM3 kadınlar, güzelliklerine ve bakımlı olmaya son derece önem verirler. Nasıl göründükleri ve karşı tarafta nasıl bir izlenim bıraktıkları onlar için “çok ama çok” önemlidir. Aynı zamanda karşılarındaki kişilerin de imaj ve görünümlerine çok dikkat eder ve genellikle “notu” buradan verirler. E durum böyle olunca, karşılarında da işsiz güçsüz, bir hedefi amacı olmayan, imaj ve görünümüne önem vermeyen bir erkek görmek istemezler.  Yanlarında olacak kişilerin kendilerine değer katmasını ve onları yükseltmesini isterler. Bu nedenle genellikle kendi sosyal, ekonomik ve kültürel seviyelerinin altında bir kişiyle birlikte olmazlar.

DTM3 kadınları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyorsanız ülkemizde yıllardır zirvede olan, daima güzel ve bakımlı gözüken, yıllara meydan okuyan ve adından sürekli söz ettiren starımızın röportajlarını takip edebilirsiniz...

Yarın; kum gibi ince, kuğu gibi zarif, ipek gibi narin DTM4 kadınları…


28 Mayıs 2015 Perşembe

Sizin Tipiniz Hangisi (2)

OLUMLU DUYGULANIM ARAYAN DTM2 KADINLARI
  
Dokuz mizaç tipi içerisinde karşılaşabileceğiniz en duygusal tiplerdir kendileri… Tabii kadınlara sorsak hepsi kendilerini duygusal olarak tarif ederler, ancak DTM2 kadınların duygusallığı bir başka... Gözlerinin altında sanki akmaya hazır bir çeşme vardır. En ufak bir üzüntüde boşalıverir gözyaşları. Duygularını onlar kadar çabuk belli eden başka bir mizaç tipi yoktur neredeyse. Üzüntüleri de sevinçleri de yüzlerinden hemen belli olur. Çevreleriyle çok sıcak ve samimi bir şekilde ilişki kurarlar. Arkadaş canlısı olan DTM2 kadınlar, kimin yardıma ihtiyacı var, kim üzgün, kim destek bekliyor, hiç tereddüt etmeden yardıma koşan gönül fedaileridir. “Ne oldu neyin var, neden üzgünsün, canını ne sıktı söyle bana, hadi dertleşelim, anlat” diyen bu gönül ablaları, herkesi dinleyebilen sevgi dolu kalpleriyle çevrelerinin aranan kişileridir. Hal böyle olunca; karşılarındaki erkeğin de duygulardan bihaber, ilgi ve sevgi yoksunu, sus pus oturan kişiler olmasından hiç hoşlanmazlar. Kendileri o kadar ilgi ve sevgi dolu olup da eşlerinin ilgisiz olmasına katlanamazlar. Sevdikleri adama hizmet ederek onu mutlu etmekten keyif alan kadınlardır. Ancak bu hizmetin bir de karşılığı vardır; sevgi ve ilgi... Bu nedenle karşılarındaki erkeğin kadınını daima sevecek ve onla ilgilenecek bir kişi olmasını isterler. İlgi ve sevgi azalmasına tahammül gösteremezler. Aslında onları mutlu etmek o kadar da zor değildir; bol teşekkür, takdir ve beğeni ifadeleri hemen sıcacık bir şekilde gülümsemelerini sağlar. Örneğin yaptıkları yemek hakkında “yemek nasıldı hayatım” diye soruyorlarsa sakın sadece “güzel olmuş” diyerek cümleyi noktalamayın. “Tuzu azdı yağı fazlaydı” gibi ifadelerdense tamamen uzak durun. Vereceğiniz cevabın içine sevgi, iltifat, beğeni ve biraz da abartı katın; “bu zamana kadar yediğim en güzel makarnaydı bir tanem, ellerine sağlık”… Sevgi, ilgi ve iltifata hiç dayanamaz, hemen yelkenleri suya indirirler. Bir de yanağına bir sevgi öpücüğü kondurmayı biliyorsanız, DTM2 kadınları mutlu etmenin kitabını yazabilirsiniz demektir… DTM2 kadınları hakkında daha fazla bilgi almak için "Aşk-ı Mizaç" kitabını okumanızı öneririz..

Yarın;  “Erkek gibi dayanıklı”, “Kleopatra gibi bakımlı ve havalı” kadınlar; DTM3’ler…

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Sizin Tipiniz Hangisi (1)

KUSURSUZLUK ARAYAN DTM1 KADINLARI

Öncelikle şunu söylememiz gerekir ki onlar; “kusursuzluğu arayan mükemmeliyetçi, titiz, düzenli ve programlı” kadınlardır. Düzensiz ve bakımsız kişilerden, “hadi biraz kopalım kendimizi hayatın akışına bırakalım” gibi rahat davranışlar sergileyen erkeklerden hiç haz etmezler. Onlar oturup kalkmasını bilen, ne konuştuğunda dikkat eden, “efendi adamlardan” hoşlanırlar... Tabi ki gülmeyi eğlenmeyi de bilirler. Ancak eğlenirken de, gülerken de daima ölçülü olmaya çalışırlar. Ne zaman ölçüyü kaçıracak olsalar sanki içlerinden bir ses “tamam, güldüğün yeter. Şimdi biraz ciddi ol, hemen gevşeme” diye uyarıverir.  Onları hemcinslerinden ayıran en belirgin özellikleri kuralcı olmalarıdır. Yaşamlarında “her şeyin bir kuralı vardır” ilkesiyle hareket ederler. İlişkinin kuralı, yemek yapmanın kuralı, evi temizlemenin kuralı, sofraya oturmanın kuralı ve daha neler neler… Yani onların yanında öyle “şaldır şuldur” hareket etmek pek mümkün değildir. Edilse ne mi olur? Eğer karşı tarafa değer veriyorlarsa hemen eleştirir ve davranışlarını düzeltmeye çalışırlar. Bunu da bir öğretmen edasıyla yaparlar. Eğer değer vermiyorlarsa hiç eleştirmeden karşısındakine “notunu” verebilirler. Bir kere not verdiklerinde bir daha da dönmeleri çok zor olur. Yaşamlarının her döneminde “ideal, örnek bir kişi” olmaya çalışırlar. Örneğin, okulda ideal öğrenci, toplumda ideal vatandaş, evde ideal eş ve ideal anne... Hayat içerisinde üstlendikleri rol ne ise onu mutlaka hakkıyla yerine getirmeye çalışırlar. Dolayısıyla görev ve sorumluluklarına karşı oldukça duyarlı olurlar. Aman bir şeyi eksik ya da hatalı yapmasınlar; hemen rahatsız olur kendilerini düzeltmeye çalışırlar. Kusur ve eksikliklere çok duyarlı olan bu kadınların gözlerinde, sanki “hata ve eksik bulucu bir radar” vardır. Nerede hata var nerede eksik var, çok çabuk fark ederler. Bardağın masaya bıraktığı izden tutun da, okudukları bir metindeki dilbilgisi hatalarına kadar, en ufak bir hatayı bile çok kolay fark edebilirler. DTM1 kadınları hakkında daha fazla bilginiz olsun istiyorsanız; Margaret Thatcher’ın hayatını konu alan Demir Lady filmini izlemenizi tavsiye ederiz...



Diğer mizaç tiplerindeki kadınlar mı?


Okumaya devam... Yarın; sevdiklerini pamuklara sarıp sarmalayan, kırılmaya hiç gelemeyen sevgi ve ilgi prensesleri DTM2 kadınlar...

24 Mayıs 2015 Pazar

Dokuz Tip Mizaç Testi ile hem kendinizi hem de eş adayınızı çok daha yakından tanıyabilirsiniz


Değerli Üyelerimiz, 

Sistemimizde uygulamış olduğumuz Dokuz Tip Mizaç Testi, psikiyatri ve psikoloji alanlarında mizaç, karakter ve kişilik konuları üzerinde çalışan Türk bilim insanlarının, on yılı aşan çalışmaları sonucunda geliştirilen tamamen özgün bir testtir.


Dokuz Tip Mizaç Testi, 2000 kişilik geniş bir Türk örneklem grubuyla denenmiştir ve geçerliği ve güvenirliği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Dokuz Tip Mizaç Testi, yaşam içerisinde aldığımız rolleri ve bu rolleri sergileyiş biçimlerinizi, olayları nasıl algıladığınızı, bakış açınızı, motivasyonlarınızı ve bireysel farklılıklarınızı tespit edebilen bir testtir. Testi cevaplarken nelere dikkat etmelisiniz? Testteki sorulara, tüm yaşamınızda (aile, iş, sosyal, özel yaşantınız vb.) genel olarak nasılsanız o şekilde cevap vermeye çalışmanız son derece önemlidir. Teste verdiğiniz cevaplar ne kadar doğru, objektif ve tutarlı olursa, profil sayfanızda okuyacağınız raporun geçerliliği de o kadar yüksek olacaktır. 

Bu nedenle teste başlamadan önce;

  • Dikkatinizin bölünmeyeceği ve yalnız olduğunuz bir ortamda testi yapmaya özen gösterin,
  • Maddeleri dikkatlice okuyun,
  • Acele cevap vermeyin ancak çok fazla da üzerinde düşünmeyin,
  • Hayatınızı genel olarak gözünüzün önüne getirerek cevap vermeye çalışın,
  • Olmak istediğiniz kişi gibi değil, genelde nasılsanız o şekilde cevap verin,
  • Testi tek bir seferde bitirmeye özen gösterin 

Test güvenlik ve kontrol noktaları Dokuz Tip Mizaç Testi içerisinde bazı güvenlik-kontrol noktaları bulunur. Teste verdiğiniz cevaplar güvenlik ve kontrol noktalarından geçmeden testiniz tamamlanamaz. Testin tam olarak bitirilebilmesi için, sorulara gerçekçi ve tutarlı cevaplar verilmesi gerekmektedir.  Test bitiminde, sistem sorulara verilen cevapların tutarlılığını ölçer. Eğer verilen cevapların tutarlılığı belirli bir yüzdenin altında kalırsa, testin tekrar yapılması gerekir. Bununla birlikte test içerisinde özel olarak yerleştirilmiş bazı soru çiftlerine aynı cevaplar verilemez. Verildiği takdirde sistem test sonunda size o soruları tekrar gösterir ve o soruları yeniden yanıtlamanızı ister. 

Test içerisinde bu güvenlik ve kontrol noktalarının bulunmasının nedeni, üyelerimizin mizaç tipini en doğru şekilde tespit ederek mizaçlarıyla en uyumlu üyelerle eşleşmelerini sağlamak istememizdendir. Test ile ilgili sorun yaşayan üyelerimiz bize info@banaesimisoyle.com mail adresinden ulaşarak daha detaylı bilgi alabilmektedirler. 

5 Mayıs 2015 Salı

İlişkiler neden biter

Günümüzde insanların büyük bir çoğunluğu, kendi yaşam tarzlarına uyum sağlayabilecek niteliklere sahip eşlerle birlikte olmayı tercih ediyor. Örneğin, dışa dönük, sosyal, etkileyici, başarı odaklı, hırslı, imaj ve görünümüne önem veren, kariyer sahibi olmayı önceleyen bir kişi, genellikle kendisi gibi bir eşle birlikte olmayı tercih ederken; içe dönük, yalnız kalmaktan hoşlanan, sosyal ortamlardan ve kalabalıktan rahatsız olan bir kişiyle ise ilişki kurmayı tercih etmeyebilir. Ancak yaşam tarzları arasında uyum ya da benzerliklerin olması da bir ilişkinin devam etmesi için yeterli olmayabiliyor. Şöyle ki, başarı ve kariyer odaklı bir çift, ilişkilerinin başlarında birbirlerini daha başarılı olmaları, işlerinde yükselmeleri yönünde motive edip desteklerken, iş yoğunluklarının arttığı dönemlerde birbirleriyle yeteri kadar ilgilenmeyebilir, ilişkilerinin yerine işlerine öncelik verebilirler. Ya da kariyer hedeflerine ulaşmalarına engel bir durum söz konusu olduğunda (örn: çocuk sahibi olmak, iş nedeniyle başka bir şehre taşınmak, vb) ilişkilerinde ciddi sorunlar yaşayabilirler. Özetle; yaşam tarzlarının uyumlu olması, eş seçiminde ve ilişkilerin başlamasında oldukça önemliyken, ilişkinin sürmesi için tek başına yeterli olmayabilir. Burada önemli olan nokta; çiftlerin mutlu bir ilişki süreci geçirebilmeleri için, yaşam tarzları ve alışkanlıkları konusunda birbirlerine uyum sağlayabilecek kadar esnek olabilmeleridir. Ancak bizim önerdiğimiz esneklik, eşlerden birinin kendisine zarar verebilecek kadar tavizkâr olmasından çok; her ikisinin de, hem kendisinin hem de eşinin mizaç ve kişilik yapısını tanıyıp anlaması, tutum ve davranışlarını bu eksende ayarlayabilmesiyle ilgilidir. Zira çiftlerin ilişkilerde ne kadar esneyebilecekleri de yine mizaç özelliklerine bağlıdır. Örneğin, bazı mizaç tipleri, esneklik gösterme, kabullenme ve uyum sağlama konusunda doğal bir avantaja sahipken, bazıları ise esneklik göstermeyi bir güçsüzlük ve zaaf olarak değerlendirebilirler.
İlişkilerin bitmesine neden olan bir diğer etken de kişilerin “durumsal ihtiyaçlarına” göre ilişkiye başlamalarıdır. Örneğin durgun, monoton ve rutin hayatı olan bir kadın, kendisinden çok daha dışa dönük, canlı, hareketli, enerjik ve yenilikçi bir erkek ile tanıştığında güçlü bir çekim hissedebilir. Benzer şekilde erkek de, kadının sakinliğinden, telaşsızlığından ve durgunluğundan hoşlanabilir. Kadının durumsal ihtiyacı, monoton giden hayatına renk gelmesiyken, erkeğin durumsal ihtiyacı ise biraz daha dingin bir hayat yaşamaktır. İlişkinin başlaması ve durumsal ihtiyaçların karşılanmasından sonraki süreçte ise kişilerin “genel ihtiyaçları” ön plana çıkacaktır. Böyle bir durumda kadın, ilişkinin başında eşinin hızlı, girişken, kolay ilişki kuran ve canlı yapısından hoşlanırken, ilerleyen dönemlerde eşinin bu yönlerini eleştirir hale gelebilir. Aynı şekilde erkek, ilişkinin başında eşinin ağırlığına, durgunluğuna, sakinliğine ve huzurlu yapısına hayran olurken, ilerleyen dönemlerde eşini, pasiflik, yavaş olmak ve kendisine eşlik edememekle suçlayabilir.  Bu durum genellikle ilişkinin ayrılıkla sonuçlanmasına ya da daha da trajedik bir biçimde çiftlerin “ilişkisiz bir ilişki”  yaşamasına neden olabilir. Cafe ya da restaurantlarda saatlerce birlikte oturup, yemek yiyen ancak iki cümle konuşmadan kalkan çiftler, “ilişkisiz ilişki” kavramının canlı örnekleridirler.

Çiftler, uzun soluklu bir ilişki istiyorlarsa, öncelikle kendilerinin ve eşlerinin durumsal ve genel ihtiyaçlarını bilmeli ve bu ihtiyaçları dengeli bir biçimde karşılayabilmelidirler. Bir erkek, eşinin hem genel ihtiyacı olan; fark edilme, beğenilme, ilgilenilme v.b. ihtiyaçlarına, hem de kendisi için önemli olan durumsal ihtiyaçlarına (örneğin, karar vermekte zorlandığı bir durumda desteklenme ihtiyacı)  karşılık verebilmelidir. Aynı şekilde kadın da eşinin hem genel hem de durumsal ihtiyaçlarına cevap verebilirse, çiftler arasında dengeli bir ilişki kurulabilmiş demektir. (Aşk-ı Mizaç)

24 Nisan 2015 Cuma

Bekarlar! Kendinizi bir de bizden dinleyin...

Evlilik ya da partner ilişkisi, bireylerin “tek kişilik yaşamdan”, “iki kişilik yaşama” geçtiği bir dönüm noktası olmanın yanı sıra kişiyi bireysel açıdan olgunlaştıran, yaşama tutunmasını sağlayan ve yaşamını düzene sokan bir etkiye sahiptir.  Bu birlikteliğin mutlu ve sağlıklı bir şekilde sürüp sürmeyeceğini belirleyen en kritik nokta ise, bizlerin ilişkiden beklentilerine yanıt verebilecek “en doğru eşi” bulabilmemizdir. Dolayısıyla doğru eş seçimi, bireyin yaşamında alacağı en önemli kararlardan bir tanesidir. 

Peki evlilikten beklentilerimize yanıt verebilecek “en doğru eşi” nasıl tespit edeceğiz? Ya da eş adayımızın o “doğru kişi” olup olmadığına nasıl karar vereceğiz? Aslında eş adayımızın bizim için en doğru kişi olup olmadığına karar verebilmemiz için öncelikle “kendimizi doğru bir biçimde tanıyor olmamız” gereklidir. Ancak birçoğumuz kendini zaten tanıdığını düşündüğü için, genellikle kendini tanıma aşamasını atlayıp; “nasıl bir kişiyle evleniyorum, karşımdaki anlaşabileceğim bir kişi mi, onunla bir ömür boyu mutlu olabilecek miyim?” şeklindeki sorularla karşısındaki kişiyi tanımaya yoğunlaşır.  Oysa genellikle pek azımız “ben nasıl bir kişiyim, karşımdaki kişi benimle anlaşabilecek mi, ilişkimden/evlilikten ne bekliyorum, ne istiyorum, eğilimlerim ne”  gibi kendimizi tanımaya yönelik sorular sorarız. Aslında eş seçiminde yapılan hatalardan en önemlisi, kişilerin evlenmeden önce sadece evleneceği kişi üzerinde durmasıdır. Zira kendisini çok iyi tanıyıp analiz edemeyen bir kişi, eş adayıyla anlaşıp anlaşamayacağının cevabını da asla sağlıklı bir şekilde veremez. Bu nedenle bireyler ilişki kurmaya öncelikle kendini tanımakla başlamalıdır. İşte, Bana Eşimi Söyle' de ciddi ilişkilere hazır olan bekarlara "gelin önce kendinizi yakından tanıyın" diyerek tamamladıkları mizaç testi sonunda, profil sayfalarında onlara detaylı bir rapor sunmaktadır. 
Peki nedir bu rapor ? Mizaç analiz raporu, mizaç tipinize özel olarak hazırlanmış ve içeriğinde aşağıdaki başlıkların yer aldığı çok yönlü, detaylı bir rapordur.
 
  • Beni Anlatan Kelimeler
  • Potansiyellerim
  • Risklerim
  • Genel Karakteristik Özelliklerim
  • Sosyal Yaşantım
  • Sizin İçin Aile
  • İlişki Dünyam / Özel Yaşantım
 Beni Anlatan Kelimeler: Raporunuzun bu bölümünde, yaşamınızda belirgin olan belli başlı mizaç özellikleriniz yer almaktadır.
 Potansiyellerim: Bu bölümde, mizaç yapınızda potansiyel olarak var olan olumlu özellikleriniz yer almaktadır.
 Risklerim: Bu bölümde, mizaç yapınızda potansiyel olarak var olan olumsuzluğa açık riskli özellikleriniz yer almaktadır.
 Genel Karakteristik Özelliklerim: Raporunuzun bu bölümde, mizaç özelliklerinizin yaşam içerisinde nasıl ve ne şekilde yaşantılandığını açıklayan detaylı bilgiler yer almaktadır.
 Sosyal Yaşantım: Bu bölümde sosyal yaşantınız içerisinde aldığını roller, arkadaşlık ilişkileriniz, çevrenizden beklentileriniz vb. konular mizaç özellikleriniz temel alınarak açıklanmaya çalışılmıştır.
Sizin İçin Aile: Bu bölümde, aile kurumuna bakışınız, aile yaşantınızda aldığınız roller ve ailenizden beklentileriniz mizaç özellikleriniz temel alınarak açıklanmaya çalışılmıştır.
İlişki Dünyam / Özel Yaşantım: Bu bölümde özel ilişkilerinizdeki beklentileriniz, dikkat ettiğiniz konular, davranış ve tutumlarınız, mizaç özellikleriniz temel alınarak açıklanmaya çalışılmıştır.


Hem kendinizi hem de ilgilendiğiniz eş/partner adayını daha yakından tanımak istiyorsanız, Mizaç Testinizi sizi doğru yansıtacak en dürüst şekilde doldurun ardından mizaç analizinizi geçici bir süreye kadar ücretsiz olarak okuyabilirsiniz... 

22 Nisan 2015 Çarşamba

Partner - Eş İlişkisinde Çok Önemli Bir Kavram: Erillik - Dişillik

                Hayatta her şey karşıtıyla/zıttıyla birlikte değerlendirildiğinde bir anlam ifade eder. Örneğin iyilik, kötülük olmadan; güzellik de çirkinlik olmadan bir anlam taşımaz. Kadın, erkek olmadan anlamını yitirebileceği gibi;  erkek de kadın olmadan bir anlam taşımaz. Burada bir nokta çok önemlidir: Eğer iki zıt birbirini yok etmeyip, tamamlıyorsa biz buna “bütünü meydana getiren paradoks” diyebiliriz. Kadın ve erkek, varoluşun en değerli meyvesi olan insanın, birbirini tamamlayıcı iki yüzüdür. Bununla birlikte her kadın ve erkeğin içinde iki tür psişik enerji/nitelik bulunur: Erillik ve Dişillik…
                Erillik ve dişillik; psişik cinselliğimizi bir bütün halinde belirleyen paradoksik zıtlardır. Basitçe tanımlarsak, erillik; bir kişinin eken, yöneten, yönlendiren, müdahale eden etkin tarafını temsil ederken, dişillik; ekilen, yönlendirilen, cezbederek yönlendiren, desteklenen, alıcı olan, edilgen tarafını temsil eder. Her bir birey ister kadın, ister erkek olsun; belli oranlarda bu psişik cinsel enerji ve niteliği (yani erillik ve dişiliği) taşır. Şöyle içimize bir dönüp baksak, kadın ya da erkek olalım; bizi oluşturan psikolojik yapımızın bir kısım özelliklerinin erillik, bir kısmının da dişillik ihtiva ettiğini rahatlıkla görebiliriz. Yani, her biyolojik erkek psişik bir dişilliğe sahipken, her biyolojik kadın psişik bir erilliğe sahiptir.
Eril ve dişil taraflarımızla davranışlarımızı ortaya koyarken, bunu cinsiyetten bağımsız yaparız. Zira hayatın içinde, erillik psişik enerjisi ve niteliği yüksek oranda bulunan “maskülen kadınların” (Örneğin; hanım ağa ya da didaktik komut verici patron, yönetici ve öğretmenler) yanı sıra, son derece hassas, kırılgan, alıngan, pasif, eyleme geçemeyen “feminen erkekleri” çok sık görmekteyiz.
Özetle; her insanın cinsiyetten bağımsız, eril ve dişil tarafları vardır ve yapısal mizaç programına göre bireylerdeki erillik ve dişillik oranı değişiklik gösterir. Örneğin, mizaç yapısının temel motivasyonu mutlak güç arayışı olan; otoriter, kendinden emin, bağımsızlığına düşkün, girişken, atak, iddialı, ön alan ve kararlı bir kadının, mizaç yapısının temel motivasyonu olumlu duygulanım arayışı olan; sevgi dolu, duygusal, ilişki odaklı, sıcakkanlı, şefkatli, merhametli, hassas ve alıngan bir erkekle ilişkisi olduğunu düşünelim. Bu ilişkide mizaç yapısı gereği kadın daha eril (etkin, yönetici ve yönlendirici) bir rol üstlenirken, erkek daha dişil (alıcı, edilgen ve yönlendirilen) bir rol üstlenecektir. Ya da tam tersi, mizaç yapısının temel motivasyonu mutlak güç arayışı olan kişi erkek, mizaç yapısının temel motivasyonu olumlu duygulanım arayışı olan kişi kadın olduğunda; bu ilişkide mizaç yapısı gereği erkek daha eril bir rol üstlenecekken, kadın dişil pozisyonda kalacaktır.
Bir ilişkide çiftler arasındaki eril ve dişil dengenin kurulması ilişkideki doyumun en önemli unsurlarından biridir. Ancak toplumsal algıya baktığımızda eril davranışlar erkeklerle, dişil davranışlar ise kadınlarla özdeşleştirilmiştir. Bu durum bir tesadüf değildir ve bu algılamanın altında birçok biyolojik, psikolojik, sosyolojik ve kültürel dinamikler vardır: Kadınların genelinin, erkeklere göre fiziksel gücünün daha az olması ya da iş yaşamında erkeklerden daha geç aktif roller almaya başlamaları, onları hayatta daha dişil bir pozisyonda bırakmıştır. Hatta bu konuyla ilgili deyimler bile vardır. Örneğin “bu iş erkek işi; elinin hamuruyla erkek işine karışma; erkek getirmeyi, kadın yetirmeyi bilmeli” gibi.
Bizim modelimize göre; kadın-erkek ilişkilerinde kadınlar daha çok dişil pozisyonda, erkekler ise eril pozisyonda olmalıdır. Fakat burada kastettiğimiz erkek egemen bir ilişki değildir. Zira ilişkilerde eril ve dişil yönlerimiz, hem kadında hem de erkekte ayrı ayrı tatmin olmalıdır ve yerine/duruma/pozisyona göre kadında eril yönler, erkekte dişil yönler öne çıkabilmelidir. Ancak yine de özel ilişkilerle, tüzel-toplumsal ilişkiler birbirinden ayırt edilmelidir. Örneğin; arkadaşlık, sosyal ya da iş ilişkilerinde bir kadın eril davranışlar sergileyebilir, bu tam da durum ve pozisyona uygun olabilir. İş yerinde yöneticilik görevindeki bir kadını düşünelim. Bu kişinin çalışanlarla olan ast-üst ilişkisindeki pozisyonu eril olmak zorundadır. Bu kadın dişil yönüyle çalışanlarını yönlendiremez, eğer yönlendirmeye çalışırsa iş ortamındaki ilişkiler dengesi bozulabilir. Ancak bu kişi eşinin yanına, ev ortamına döndüğünde dişil tarafının tatmin edilmesini ister ve bu durum sağlıklı bir psikolojik denge oluşabilmesi için çok önemlidir. Bunun için, eşinin eril bir yapıda olması gerekir ki, kadının dişilliğini tatmin edebilsin. Bununla birlikte kadının eşiyle olan ilişkisinde eril yönünün de tatmin olması gerekir. Bunu da erkeğin sergilemesi gereken olumlu dişillik olarak açıklayabiliriz. Örneğin; kadına ev işlerinde zaman zaman yardım etmesi ya da varsa çocuğun bakımına yardımcı olması gibi…
Bir özel ilişkide, kadın ve erkeğin yer ve zamana uygun olarak olumlu erillik ve olumlu dişillik rollerini karşılıklı bir uyum içinde sergileyebilmeleri, o ilişkideki eril- dişil dengenin devamlılığını sağlar. Bir başka deyişle kadın ve erkeğin zaman zaman bu rolleri değişebilme esnekliğini gösterebilmeleri gereklidir. Örneğin, bir erkeğin evin tamirat ve bakım işleriyle ilgilenmeyi üstlenmesi onun genel “olumlu erillik” yönüdür. Ancak erkek bir sebepten ötürü bunu yapamadığında, bozulan bir eşyayı kadının tamir etmesi, o kadının duruma göre üstlendiği “olumlu eril” bir roldür. Bir başka örnekle, evde yemekleri çoğunlukla kadının pişiriyor olması, onun doğal “olumlu dişillik” rolünü üstlenmesidir. Erkeğin de zaman zaman yemek hazırlamakta eşine yardım etmesi ya da bazı akşamlarda yemek hazırlama işini tamamen üstlenmesi ise erkeğin olumlu dişillik yönüdür. Hatta aşçılık mesleğinde erkeklerin daha önde rol almaları, sosyokültürel faktörlerin yanı sıra, bu erkeklerin “olumlu dişillik” becerilerine sahip olabilmeleriyle ilgilidir. Aslında bu durum erillik-dişillik öğelerinin cinsiyetten bağımsız yönünü açık bir biçimde ortaya koymaktadır.
Bir kadının, dişil öğeleri kendisinden daha fazla önde olan bir erkekle ilişkisi varsa, bu durum günden güne çiftlerin erillik ve dişillik dengesini bozabilir. Örneğin; sürekli alınan, kırılan, küsen, karar veremeyen bir erkek, partnerinin dişil tatminini karşılamadığı gibi, kadının eril yönlerini kullanmaya onu zorlayan bir mecburiyet durumuna da neden olabilir. Ya da dişillik özelliğiyle, partnerinin kendisini korumasını bekleyen bir kadın, beklentisinin aksine partnerinin ondan yardım beklediğini görüyorsa, ilişkideki eril-dişil dengesi bozuktur diyebiliriz. Bu durumda olan çiftler ayrılmasalar bile ilişkilerinde aradıkları doyumu hiçbir zaman bulamazlar.

Mizaç yapıları eril ve dişil dengenin kurulması için önemli bir anahtardır. Kişi kendi mizaç yapısını bilebilirse, eril ve dişil yönlerini tüm özellikleriyle tanıma, geliştirme ve yerli yerinde kullanma fırsatı bulabilir. Bu sayede partnerinin ve kendisinin ilişkideki eril ve dişil ihtiyaçlarını karşılayabilir. (Aşk-ı Mizaç)

21 Nisan 2015 Salı

İlişkilerin Temel Dinamiği: İhtiyaçların Dili

İlkel insanların “insan karnıyla düşünür” deyimi, “ihtiyaçların dili” kavramını belli bir açıdan çok güzel ifade etmiştir. Aslında bu mecazi ifade, ta eski çağlarda yaşayan insanlardan günümüze dek, -ihtiyaçların dilinin önem sırası değişse de- insanın ihtiyaçlarıyla hareket ettiğini ve bedensel varlığını devam ettirebilmek adına; içgüdüsel ve fiziksel bütünlüğünü (yemek, içmek, barınmak, üremek vb.) koruması ve sürdürebilmesinin en öncelikli beşeri gereklilik olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin karnı aç olan bir arkadaşınıza,  “harika bir kitap buldum, okumak ister misin?” dediğinizde, ihtiyaçlar hiyerarşisi içerisinde o kişi düşünsel ya da duygusal bir yönelimle o kitapla ilgilenmeyecek, haliyle içgüdüsel bir yönelimle açlığını doyurmanın derdine düşecektir.
Günümüz psikolojisinde yaygın kabul gören A. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki sıralamaya göre de, insanların geneli için ilk olarak; barınma, korunma, beslenme, üreme gibi “fiziksel” ihtiyaçlar gelmektedir. Sevme, sevilme, hoşlanma, ilgi duyma gibi “duygusal” ihtiyaçlar, fiziksel ihtiyaçlardan sonra gelirken; öğrenme, tanıma, bilme, keşfetme gibi “düşünsel” ihtiyaçlar ise en son sırada gelmektedir.
İnsanlık açısından “kavramsal düzeyde” genelleştirilebilecek bu sıralama, acaba “her bir bireyin gündelik pratiğinde” aynı önem ve öncelik sırasına sahip midir?

Bu soruya partner-eş ilişkileri çerçevesinde cevap verecek olursak; insanların eş seçimindeki önceliklerini her zaman bu ihtiyaç sıralamasına göre belirlemedikleri aşikardır. Örneğin; bazı insanlar için fiziksel ihtiyaçlar (güzellik, cinsel çekim ve maddi imkânlar) daha fazla öne çıkarken, bazıları için duygusal ihtiyaçlar (sevgi, ilişkideki yakınlık, sıcaklık, istek ve arzuların birbirine uygunluğu) öne çıkmaktadır. Bazıları için ise düşünsel ihtiyaçlar (fikir alış verişi yapabilme, hızlı kavrayabilme, aynı düşünce ve dünya görüşüne sahip olma ve ortak entelektüel meraklara sahip olma) çok daha öncelikli bir öneme sahip olabilmektedir. Bunun yanı sıra, ihtiyaçların diline göre; fiziksel, duygusal ve düşünsel ihtiyaçlarımız,  partnerimiz-eşimiz tarafından ne kadar çok karşılanırsa ilişkinin devamlılığı da o kadar uzun ve sağlıklı olacaktır denilebilir. (Aşk-ı Mizaç Syf:16)

20 Nisan 2015 Pazartesi

Eşim Evlendikten Sonra Değişir mi ?

Eğer çiftler birbirlerinin mizaç yapılarını bilmiyorlarsa; evlilikten sonra onları eşleriyle ilgili “sürpriz bir değişim” bekliyor olabilir. Nitekim evlenmeden önce birbirlerini tanıyabilmek için uzun yıllar birlikte olmuş danışanlarımız dahi, evlendikten sonra eşlerinin çok değiştiğini düşünebiliyorlar.
Evlilik, kişinin tüm yaşamını etkileyen önemli bir dönemeç olduğundan, doğası gereği kişinin hayat standardı, alışkanlıkları ve davranışlarının da değişmesine yol açabilir. Örneğin, eğer siz çok titiz ve düzenli biriyseniz, evlenmeden önce eşiniz, ilginizi çekmek ya da ilgi ve sevginizi kaybetmemek adına -aslında kendi mizaç tipinde düzenli olma özelliği bulunmamasına rağmen- bu konuda özel bir çaba sarf ediyor olabilir. Hatta bunu sizi evliliğe ikna etmek için değil de, flört döneminin heyecanı nedeniyle, hiç fark etmeden ve doğal olarak yapıyor olabilir. Ancak evlendikten sonra flört döneminin heyecanı bittiğinde, kendi mizaç tipinde olmayan bu özelliği sürdürmekte doğal olarak zorlanabilir. Bu nedenle siz de onun zamanla değiştiğini düşünebilirsiniz. Oysa bu durumda değişen; eşinizin “kendisi” ya da “mizaç özellikleri” değil, yalnızca davranışlarıdır. Diğer yönden, eğer “düzenli olmak” eşinizin mizacında varsa, bu özelliğin yaşam boyunca değişmeyeceğinden emin olabilirsiniz. Ancak bu özelliği kişiliğinde, takıntılı ya da daha gevşek bir biçimde düzenli olma davranışı şeklinde görebilirsiniz.

Dolayısıyla evlenmeden önce eşlerinin mizaç yapısını bilen kişiler, onları hem doğuştan gelen ve değişmeyen mizaç özellikleri, hem de değişebilen kişilik özellikleri ekseninde tanıyabilir, dolayısıyla evliliklerini “ne çıkarsa bahtıma” tesadüfiliği yerine, sağlam bir temel üzerine inşa edebilirler. (Aşk-ı Mizaç Syf: 30)

"Bana Eşimi Söyle" İsmi Nereden Geliyor ?

Hem meslek yaşantımızda karşılaştığımız çiftlerde, hem de günlük yaşam içerisinde gözlemlediğimiz ilişkilerde, insanların otomatik olarak hep belli tiplerden hoşlandığını ve bu tiplere çekim duyduklarını görüyoruz. İnsanların otomatik bir biçimde birbirlerini tensel/duygusal/düşünsel açıdan çektiklerine çok defa tanıklık etmişizdir. Bu duruma örnek olarak, yeni bir ortama girdiğinizde, gözünüzün hemen bir kişinin üzerine odaklanması ve o kişiyle aranızda bir çekimin başlaması verilebilir. Çiftler arasında tensel ve psişik uyumun olması, eril-dişil dengesiyle ilgili olduğu gibi, insanların geneli arasında otomatik bir biçimde gerçekleşen çekim/itimin oluşması da daha çok “eril kişilerin dişil kişileri, dişil kişilerin de eril kişileri kendine çekmesiyle ilgilidir”.

Güncel bir ifadeyle “birbirinden elektrik almak/alamamak” şeklinde ifade edilen bu otomatik çekim/itimin, ilişkilerin başlamasında belki de en kritik kıvılcımı oluşturduğunu söyleyebiliriz. Zira hepimiz hemen hemen her gün, meşhur evlilik programlarında, ilk kez karşılaşan kişilerin “birbirlerini daha yakından tanımak isteme” kararı almalarına ya da “birbirlerini tanımayı bile” reddetmelerine şahit oluyoruz. Aslında en ilginci, bu kişilerin birbirlerine karşı çekim duymamaları ya da itim duymalarına neden olan şeyi, çoğu zaman kendilerinin de bilmemesidir. Bu durumu genellikle “kusura bakmayın, sizden elektrik alamadım” diyerek açıklamaya çalışırlar. Birçok kişi de, ilişkilerin başlamasında çok güçlü bir enerji kaynağı olabilen ya da ilişkilerin daha başlamadan bitmesine yol açabilen bu otomatik çekim ve itimin nedenlerinin açıklanmasının zor olduğunu düşünür. Oysa bu durum, mizaç tiplerinin doğasından kaynaklanan eril/dişil dengesi- otomatik çekim/itimle yakından ilgilidir. Örneğin, yukarıda da bahsettiğimiz, mizaç yapısının temel motivasyonu mutlak güç arayışı olan; otoriter, kendinden emin, bağımsızlığına düşkün, girişken, atak, iddialı, ön alan ve kararlı olan kadını düşünün. Bu kadının mizaç özellikleri, haliyle giyim ve konuşma tarzına, hatta oturma ve kalkma adabına bile yansıyacaktır. Bu kadının karşısında da yine mizaç yapısının temel motivasyonu olumlu duygulanım arayışı olan; sevgi dolu, duygusal, ilişki odaklı, sıcakkanlı, şefkatli, merhametli, hassas ve alıngan olan erkeği düşünün. Aynı şekilde bu erkeğin mizaç özellikleri de dış görünüşüne yansıyacağından -bu kişiler birbirlerini tanımasalar dahi- genellikle birbirlerine karşı bir çekim hissetmeyeceklerdir. Şimdi de mizaç yapısının temel motivasyonu güven ve emniyet arayışı olan, mantıklı ve kontrollü davranmaya çok önem veren, çevresindekilere kolay kolay güvenmeyen, ayrıca sık sık kararsızlık yaşayan ve kararlarını danışabileceği güvenilir, bilgili ve tutarlı birine ihtiyaç duyan bir kadın düşünün. Bu kadının karşısına da; mizaç yapısının temel motivasyonu kusursuzluk arayışı olan, ciddi, olgun, dürüst, sorumluluk sahibi, bilgili olmaya önem veren, her şeyin en doğrusunu öğrenmeye ve yapmaya çalışan, çevresindekileri de doğru bildiği davranışlara yönlendiren bir erkek çıksın. Bu kişiler, birbirlerini tanımasalar dahi, mizaç özelliklerinin dış görünüş, davranış ve konuşmalarına olan yansımaları, otomatik olarak bu kişileri birbirlerine çekecektir.

Sonuçta; çiftlerin birbirleriyle ilk karşılaştıkları andan itibaren, ilişkinin hiç başlamaması ya da çiftler arasında uzun yıllar sürecek, uyumlu bir ilişki kurulmasında; hem mizaç tiplerinin çekim-itimleri hem de bu çekim ve itimi sağlayan eril-dişil dengesinin çok büyük bir etkisi vardır.

Bu güne dek, evlenmek isteyen, ancak kendisini evliliğe hazır hissetmediği için başvuran birçok danışanımız, “bana eşimi söyleyin, hangi mizaç tipinde, nasıl bir kişiyle evlenmeliyim?” sorusunu bize sıkça yöneltmişlerdir. Çift olarak çeşitli sorunlarla başvuran danışanlarımız da -çok çeşitli sorunlardan şikayet etseler de- aslında “hal dilleriyle” bize; “bana eşimi söyleyin, onun özünde nasıl biri olduğunu tanımak istiyorum” demişlerdir.  Bizler de yıllar yılı onlara, hem ilişkilerin başlamasında hem de sağlıklı bir şekilde sürdürülmesinde mizaç tiplerinin etkisinin önemini anlattık. Ancak daha fazla kişinin mizacıyla uyumlu, ilişkisinde eril-dişil dengesini yakalayabileceği eş adaylarıyla buluşabilmesi amacıyla, geniş bir ekiple birlikte bu alandaki mesleki bilgi ve tecrübelerimizi online ortama taşıdık. Projemize de danışanlarımızın sesinden ilham alarak “bana eşimi söyle” ismini verdik.